Makale
Başbakan’ın bölge programı
Yeni yılın ilk MGK toplantısı dün yapıldı.
MGK'nın gündeminde üç madde vardı.
1-Hükümetin üzerindeki çalışmaları tamamladığı “Master Plan”
2-Suriye başta olmak üzere bölgedeki gelişmeler ile PKK'nın başlattığı şehir savaşlarındaki son durum.
3- Siber savaşla mücadele için alınan önlemler.
BaÅŸbakan yardımcıları Numan KurtulmuÅŸ ile Yalçın AkdoÄŸan, 3 haftadır SaÄŸlık, Milli EÄŸitim, Kültür ve Turizm, Aile Sosyal Politikalar, Çevre ve Åžehircilik, İçiÅŸleri, Kalkınma ve Maliye Bakanlıkları ile ”Master Plan” üzerinde kapsamlı bir çalışma yürütüyordu. Pazartesi günü Bakanlar Kurulu'nda görüşülen “Master Plan”a son ÅŸekli MGK toplantısında verildi.
Terörle mücadelenin ardından, bir “Master Plan” dahilinde sorunların çözümüne yaklaşılması yeni bir anlayışı yansıtıyor.
Bölge çok ağır süreçten geçiyor. İki aya yaklaşan sokağa çıkma yasakları ve Cizre, Silopi ve Sur'da şehir savaşları sürüyor. Daha önceki karakol baskınlarından ve kırsal kesimde yürütülen operasyonlardan farklı bir durum. 200 bin kişinin evlerini terk etmek zorunda kaldığı, yüzbinlerce insanın mağdur olduğu bir süreçten geçiliyor.
Hükümet master planla çatışma sonrası yaraları sarmayı amaçlıyor. Master plan demek, bir asayiş ve güvenlik planı demek değil, tam aksine bölge insanına şefkat elinin uzatılması demek. Master plan, Kürt sorunun çözümü, PKK ile mücadele gibi iddialı hedefleri taşımıyor. Çatışma sonrası yaraların sarılmasını amaçlıyor. Devletin şefkat yüzünü temsil ediyor. Bu yönüyle çözüm sürecinin zeminini hazırlıyor.
Uzun süredir sokağa çıkma yasağının uygulandığı, çatışmaların sürdüğü, evlerinin tahrip edildiği bir ortamda bölge insanı çok çetin koşullarda yaşamaya çalışıyor.
Evi kullanılamaz hale gelen insanların konut sorunu, esnafın prim ve kredi borçları, terör mağduru ailelerin çocuklarına İş-Kur üzerinden iş sağlanması ama daha da önemlisi, terör mağduru kitlelerin rehabilitasyonu.
Devlet 90'lı yıllarda terörle mücadele ederken köyler boÅŸaltıldı, ÅŸehirlere göçenler, “90'lı yılların kuÅŸağı” olarak yetiÅŸti. Bugün Sur'da, Cizre'de, Silopi'de YDG-H diye çatışmaya giren çocuklar, o dönemin ürünü.
O nedenle bölge insanının rehabilitasyonu önemli.
Buradaki yaklaşım tarzı çok önemli.
Devlet bunu Kürtleri asimile etmek için mi yapıyor, yoksa entegrasyon için mi? Tek parti döneminden bu yana uygulanan, ret, inkar ve asimilasyon politikaları bugünkü yaÅŸadığımız sorunun kaynağını teÅŸkil ediyor. CumhurbaÅŸkanı ErdoÄŸan her defasında, ”Ret, inkar ve asimilasyona son verdik” derken haklı. Kürt sorunun çözümünde zihniyet deÄŸiÅŸti. Master plan da bunun bir ürünü. EÅŸit yurttaÅŸlık temelinde bir entegrasyonu esas alıyor. Kürtlerin de bu ülkenin birinci sınıf vatandaÅŸları olarak yaralarının sarılması amaçlanıyor.
PKK en çok devletin ÅŸefkat elinden rahatsız oldu. O nedenle her aileden bir gencin ölmesi, her Kürdün bir ÅŸekilde devlet maÄŸduru olması için çalıştı. Biz, ”Kürt ile Türk etle tırnak gibidir, ayrılamaz” dedikçe, bu ülkede milyonlarca Kürt-Türk evliliÄŸi var. Çocuklarımız ortak kanı taşıyor dedikçe, PKK bu kardeÅŸlikten rahatsız oldu. Kürtlerin, Türk kardeÅŸleriyle, devletiyle gönül baÄŸlarının kopması için çalıştı.
Çok uzaklara gitmeye gerek yok. Şehir savaşları sürecinde dahi Kürtler, PKK'nın bu oyununa gelmedi. Siyasi olarak tercihleri HDP'den yana olsa dahi, PKK'nın şehir savaşlarını onaylamadı. Türkiye'de demokrasinin standardını yükseltemeye çalışırken PKK, Kürtlere alternatif olarak kan ve gözyaşından başka bir şey sunmadı. Suriye'deki kanton rejimlerini, ya da Stalinist parti-devlet modeli, barış ve demokrasinin nimetlerini yaşayan Kürtler açısından ürkütücü oldu.
PKK, birileri ardına yürüttüğü vekalet savaşında Kürtlerin desteğini ele alamadı.
Bir yandan PKK'ya karşı etkin bir mücadele yürütülürken, diğer taraftan da bölge halkına bu ülkenin eşit vatandaşları olduğu duygusunu yaşatacak master plan uygulamaya konuluyor.
Birbirine entegre olarak yürütülecek bu çalışmalarla birlikte Başbakan Davutoğlu'nun da bölgeye yönelik bir ziyaret programı var.
Başbakan her hafta bir ile gidecek. Çetin bir dönemden geçen bölge halkı Başbakanı yanında görecek. Ayrıca siyasetin de bu sürecin şekillendirilmesi gerekiyor. Başbakan'ın her hafta bir il'e yapacağı ziyaret bunu sağlayacak. Davutoğlu, haftanın bir gününü Doğu ve Güneydoğu'da bir vilayetimizde geçirecek.
Aslında Başbakan'ın iki ayrı ziyaret programı yürüyecek.
7 Haziran ve 1 Kasım seçimleri nedeniyle mitingler yapıldı, Türkiye'nin tamamı birkaç kez gezildi. Ancak 1 Kasım seçimlerinden sonra Başbakan ağırlığı Ankara ve yurtdışı gezilere verdi. Yaşanan iki seçim nedeniyle hükümetin acilen ülke yönetimiyle ilgili çalışmalar yapıp, kararlar alması gerekiyordu. Devlet yönetimi boşluk kaldırmaz. Bir yandan seçim vaatlerinin yerine getirilmesi, diğer taraftan ekonomide ve demokraside köklü reformlar nedeniyle Başbakan hummalı bir çalışmanın içine girdi. Bu süreç bir ölçüde tamamlandı. Birbirini tamamlayacak adımlar atılacak. Bunun ilk halkasını master plan oluşturacak ikinci adımı ise Başbakan'ın bölgeye ziyaretleri olacak.
Başbakan Davutoğlu önümüzdeki günlerde iki ayrı program yürütecek.
1-Doğu ve Güneydoğu'da her hafta bir ili ziyaret edecek.
2-Türkiye'yi kapsayan “teÅŸekkür gezileri”ne çıkacak.
CumhurbaÅŸkanı ErdoÄŸan'ın, akademisyenlerle görüşmesinde Kürt sorununa iliÅŸkin önemli deÄŸerlendirmeler yapılıyor. Onu ayrı bir yazı konusu yapmak istiyorum. Ancak AK Parti Mardin Milletvekili Orhan MiroÄŸlu'nun, “Milli Birlik ve KardeÅŸlik Bakanlığını düşünmemiz lazım” önerisi üzerine ErdoÄŸan'ın verdiÄŸi karşılık önemli.
CumhurbaÅŸkanı:”2005'te Açılım Sürecini baÅŸlattık. O günden buÄŸuna yapılanlar ortada. Milli Birlik ve KardeÅŸlik Bakanlığıda kursak bundan baÅŸka ne yapılabilirdi?”
Her şeyden öte AK Parti, Kürt sorununun çözümünde zihniyet değişikliğini gerçekleştirdi. İyi ki yaptılar. Yoksa Irak ve Suriye'nin Kürt kartı üzerinden dizayn edildiği bir dönemde işimiz zordu.
Henüz yorum yapılmamış.